Hahahha, Zuhahhaa, Ehuhehahu, ZAAAAA, Adsdssdhd, xD
Yazıya değişik şekillerde kocaman kocaman random kahkahalar atarak başlamak istiyorum ki, maksat "yazıda çok komik şeyler var" algısı yaratmak :)
Şimdi ben "Bizim Türk milleti" diye girizgah yapacağım ama siz isterseniz "İzmir Ahalisi" olarak da okuyabilirsiniz yazıyı. :)) (Aslında her millette eşit dağılmış bir özellik olmasına rağmen biz kendimize mal etmişiz)
Evet, cağnım güzelim memleketim diye demiyorum, ama pek bir rahatız..*-* "siktir et nasıl olsa yaparım" felsefesiyle hareket edip her şeyi ertelemeye bayılırız..Ertelemeyi ertelemek dışında geri kalan ne varsa erteleme alışkanlığı geliştirmişizdir Türk Milleti olarak..Bir kere "en verimli çalışmalar da son dakikalardan çıkar zaten" diye bir düşünceyi, genlerden genlere aktarmış ve buna körü körüne inanmışızdır. Bir bakıma haklılık payı da yok değildir. Bu son ana bırakılan iş ders çalışmaksa bende hep çok faydalı olmuştur. Bir konu günler evvelinden çalışılınca bir türlü kafaya girmek bilmezken, sınava son bir gün kala (yusuf yusuf) şıppadanak kavranır vesselam. Ayrıca, bu durum öz-güveni tazeler (vallahi bitirdim uleyn), egoyu tatmin eder (1 haftada yapılması gereken işi 1 günde yaptım, süperim), çok daha iyisini de yaparım heheyyttt (uğraşmadım, hele bi uğraşsam var yaaaa..) vs...
Tabi ki bunun aksi durumları da vardır ki, içler acısı olabilir.. Örn: Sene 2009 sabah 7 buçukta uçağım var, 5 buçukta evden çıkmam lazım, ben daha bavulumu hazırlamamışım, ''sabah erken kalkar hazırlarım'' diyerek, ertesi sabah 5'te uyanılmış, tüm eşyalar iki ayak bir pabuçta hazırlanmış, sonuçta alınması gereken önemli şeyler unutulmuş, uçağa geç kalınmış, 2 katı fiyata yeni bir bilet bulunmuş (önceki biletin parasının üstüne su içilmiş), gidilmesi gereken yere 3 saat rötar ile varılmış, asıl orada olunması gereken saatte olunmadığı için, bir fırsat kaçırılmıştı.. Halbuki erkenden halletsen işlerini, yan gelip yatacaksın, hiç bir sorun olmayacak. Ama yoook! ("Zaman yönetimi" eğitimi verip kendi zamanımı yönetememem de ayrı bir panel konusu ona bir ara değinirim, ama benim de itici gücüm "adrenalin" Ne yapalım :])
Hadi itiraf edin hepimizde (yada birçoğumuzda) vardır bu durum, dersleri son anda çalışırız, projeleri son anda yetiştiririz, faturaları son gün yatırırız, kayıtlarımızı son anda yaptırırız, gideceğimiz önemli görüşmelere bile son anda yetişiriz, vb....
Hepimiz "su akar kendi yolunu bulur" misali yaşamıyor muyuz? O kadar ki "her şeyi son güne bırakma" sorunsalını bile bir ekol haline getirmişiz.. Sonucunda bir kaosla bile karşılaşsak, her defasında "bir daha asla" dememize rağmen, inatla yapmaya devam ederiz..
Peki hiç düşündünüz mü neden böyleyiz? Tabi ki çocukken izlediğimiz çizgi filmler ve şu pozitif düşünce olayları yüzünden.. İzledik "Voltran'ı", "He-man'i".. her bölüm sonunda tam işler kötüleştiği, tüm umutlar bittiği anda, voltran birleşir, he-man'in kılıcı güçlenir ve hep iyiler kazanırdı değil mi?.. Eeee bize de etkisi bir rahatlık, bir umursamazlık, nasıl olsa hallederizcilik oldu haliyle.. (Pozitif düşün her şey iyi olacak canısı.. :]) Eski Türk filmlerin de bile esas oğlan gelir, tüm kötüleri döver, esas kızı alır ve sonunda mutlu mesut yaşarlardı.. heyy yavrum heyy.. Tabi ki rahata bağlarız son ana kadar bekleriz.. Nasıl olsa Voltran birleşir, Esas oğlan gelir. ;) (ayrıca çıkmadık candan umut kesilmez..)
Ama tüm bu yazının sonunda bir gerçek daha vardır ki söylemeden geçemeyeceğim.. Nedense sadece işler son ana bırakılır, içinden çıkılmadık durumlar ertelenir.. Hiç eğlencenin son ana bırakıldığı görülmüş müdür? Tabi ki görülmemiştir :)) Ayrıca, yarın 23 Nisan, neşe doluyor insan...
Bayanlar - Baylar, Napıyoruz? Şu sıralar bende en çok dans etme isteği uyandıran bu parçayı dinlemeyi ertelemiyoruz, 23 Nisan coşkusu için de Lunaparka gidiyoruz.. (İsteyen çizgi film de izleyebilir).. :*